22 Mayıs 2007 Salı

Nazar Sözlüğü

Zeliha
"koskoca vezirin karısı bir köle için yanıp tutuşuyormuş" diye gülüşüyordu kadınlar. zeliha ise, güzele baktığı için gözlerini cezalandırmasını bekleyenleri anlayamıyordu. merak ediyordu, acaba bu fitne kumkuması, dedikodu ustası kadınlar nasıl görüyordu şu alemi. nihayet bir gün, sevdiğini sevmediklerine göstermek için kadınları evine davet etti. onlara meyve ve bıçak verdi. sonra da yusuf'u misafirlerin yanına çıkardı. gözlerini yusuf'tan alamayan kadınlar, o odadan çıkana kadar, meyve yerine parmaklarını doğradıklarının farkına varmadılar. zeliha, tabakları toplarken vakur ve sakindi: "görün işte," dedi, "gözlerimin bana çektirdiklerini!"

Zühre Yıldızı

derler ki, aşk da unutulurmuş her şey gibi.hem de yaşanıp bittikten,soğuyup küllendikten sonra değil,tam da doludizgin devam ederken unutulurmuş aşk. neyse ki,zühre yıldızı varmış göğün üçüncü katında.halen aşık olup olmadıklarını ve eğer aşıklarsa kime aşık olduklarını hatırlayamayanlar,göğün üçüncü katına çıkıp,zühre yıldızının elindeki aşk aynasına bakarlarmış.baktıklarında gördükleri yüz,aşık oldukları kişinin yüzü olurmuş. derler ki,bazıları sadece zifiri karanlık görürmüş aynada.böylelerinin hafızalarından şüphe etmeleri yersizmiş.çünkü tekleyen hafızaları değil,yürekleriymiş.

Ay Tutulması

gökyüzündeki ay yeryüzündeki insanların gözlerinden saklanmayı başarır bazen. hazır kimse görmüyorken, pudrasını tazeler...

Babil Kulesi

"insanlar tanrı’yı o kadar çok merak ediyorlarmış ki, onu görebilmek için arşı delen bir kule yapmaya karar vermişler. inşaat tez zamanda yükselmiş. bütün işçiler uyumla, şevkle çalışmaktaymış. ama tam da göğün yedinci katının sınırları zorlanırken, tanrı her işçiye ayrı bir dil vermiş. artık kimse kimseyi anlayamadığı için inşaat durmuş. zira tanrı görülmek istemiyormuş."

Cennet Cehennem

cehennemde cezalarını çektikten sonra cennete kabul edilenlerin gözleri, cennete girmeden evvel, dışarıda bırakmalı cehennemde gördüklerini.

Elsa'nın gözleri

bir hüzün tortusudur elsa'nın gözleri. şairler hüznünde eşinir, çocuklar tortusunda.

Fotograf Albümü

gözün, geçmişte gördüklerinden sadece güzel olanları hatırlamasını sağlamak için, belli aralıklarla dolaptan çıkarılır fotoğraf albümleri. her defasında sanki ilk defa bakılıyormuşcasına merakla incelenir fotoğraflar; merakla ve muhakkak sırayla: bebeklik, çocukluk, gençlik, evlilik, bebeklik, çocukluk, gençlik...

İğne Deliği

sessizliğin, altın kadar kıymetli olduğu mahallelerden birinde, bütün gün pencerenin önünde oturup çeyiz işlermiş ana kız. hayallerin iğne deliğinden geçecek kadar küçük olmalı, dermiş kadın kızına. 'baktın ki hayalin geçmedi iğnenin deliğinden, boşver onu. unut gitsin. iğne deliğinden geçemeyen hayaller boş hayallerdir. hüsrandan başka bir şey getirmezler.' kız dikkatle dinlermiş annesinin anlattıklarını. sonra dalıp gidermiş hayallere. ne vakit hayal kursa, elinden kayıverirmiş gergef; iğneyi de beraberinde götürerek.

Pamuk Prenses

cüceler pamuk prenses'in ölüsü başında gözyaşı dökerken, bu güzelliği bir daha göremeyecekleri için kahroluyorlardı. sonunda, onu sonsuza kadar seyredebilmek için bir cam tabuta koymaya karar verdiler.

Rüya

16. yüzyıl istanbul'unda bir gece şair balı efendi, genç yaşta ölen arkadaşı piruza ali'yi görür rüyasında. piruza ali bir kağıda biraz toprak sararak uzatır. şair balı efendi kağıdı sarığının kıvrımına yerleştirir ve uyanır. ertesi gün rüyasını etrafındakilere anlatırken gayri ihtiyari sarığına uzanır. içi toprak dolu kağıt parçası oradadır.

Tebdil Gezmek

padişahlar şehr-i şehirin yılankavi sokaklarında tebdil gezerdi. kimi zaman ihsanda bulunur, çoğu zaman ceza keserlerdi. ihsan da ceza da anında yerini bulsun diye, padişahların peşi sıra yürürdü tebdil hasekisi. sık sık tebdil gezen üçüncü mustafa, derviş kılığına girmeyi pek severdi. karış karış şehri gezerdi; dışı derviş, içi padişah. bir gün, çorum alaybeyi iken azledilip istanbul'a gelen feyzullah, tebdil gezen padişahı tanıdı. ne kadar müşkül durumda olduğunu anlatıp yardım istedi. karşılık görmedi. bir başka sefer, feyzullah, üsküdar çarşısının orta yerinde gene padişaha rastladı ve gene onu tanıdı. ve bu sefer kendini tutamayıp bağırdı: "ya ekmeğimi ver, ya beni katlet!" üçüncü mustafa dikkatle baktı feyzullah'a. dervişin içindeki padişahı gören göz sakıncalı olabilirdi; hem de pek sakıncalı. oracıkta tercihini yaptı. ona ekmeğini vermedi.

Veda

"niçin dönüp baktın tanrının gazabını çeken şehre?" diye karısına öfkeyle bağırdı lut. "neden baktın neyi geride bıraktığına? söylesene, insan terk ettiği şeye neden dönüp bakar son bir defa?" ama karısının taşlaşmış dudakları cevap veremedi bu zor sorulara.


unutmak: göz temizliği....



Hiç yorum yok:

 Hiçbir şey istemiyorum. Münir Nurettin Selçuk istiyorum: Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın. Hedda Gabler’in en sevdiği şarkı bu. Hiç ...