14 Haziran 2009 Pazar

Benim verilecek fazla bir hesabım yok.On iki metre boyundaki gencin cebine girerim, alt katları seyrederim , gençlere akıl veririm.Çünkü ben her tarafa yetişemem.(Yarın gidip bunları albaya anlatmalı.Çocuk gibi sevinir artık).Çünkü beni içlerine almadılar.(bunu karıştırma şimdi)Çünkü başlangıçta beceriksizdim.(Sonunda?)Karımı sevdiğim halde ,kimseye yaranamıyordum.Çünkü param yoktu.Çünkü geçmişimden utanıyordum.Çünkü geçmişimde Kamil beyler ,Fatma Hanımlar , Naciye Hanımlar vardı;babam vardı , berber çantası vardı.Yalnız bunlarla bitse gene iyiydi.Bütün bunları zenginlikle unutabilirdim , zenginlikle unutturabilirdim.(İyi iyi bunların hepsini Hüsamettin albayıma söylerim.Mezar taşıma yazdıramamki bu kadar şeyi....)

7 Haziran 2009 Pazar

Bit Palas

"Tanımak zorunda değiliz birbirimizi, daha bir arpa boyu tanıyamamışken kendimizi.Başkaları hakkında edinilen bilgiler, çöplükten gelişigüzel çıkarılan yiyeceklere benzer.Tadına varamayacak olduktan sonra, kokutmak zorunda değiliz beynimizde."

ŞEHRİN AYNALARI

Dertliydi ve yalnızdı ölüm. Sevilmemekten şikayetçiydi. vurdumduymazlıktan gelse de, aslında insanların onu böylesine çirkin, böylesine korkunç tasvir edip kendilerinden uzaklaştırmaya çalışmaları ağrına gidiyordu. Ne yazık ki kendi varlığı başkalarının yokluğunu gerektiriyordu.Var olabilmek için yok etmeye mahkumdu. Bu kısırdöngüden kurtulabilmek için belki de kendini ortadan kaldırması gerektiğini düşünüyor, ama buna bir türlü cesaret edemiyordu. Her ne olursa olsun, hayatı seviyordu ölüm..

 Hiçbir şey istemiyorum. Münir Nurettin Selçuk istiyorum: Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın. Hedda Gabler’in en sevdiği şarkı bu. Hiç ...