31 Ağustos 2014 Pazar

Bu hikayedeki kız benim....

Aşk gerçekten çekip gitmiş miydi hayatımızdan?Artık yalnızca uzak bir geçmiş miydi o?Bütün insanlar için?Annesi Güzide hanımı düşündü Ümit.Ağabeyi Ömer bir kıza sevdalanmıştı, üç yıl sürdü sevdası tam evlenecekken annesi Güzide hanım girdi araya ayırdı onları.Onları kimse ayıramaz sanıyordum.Sanıyorlardı.Kızın ailesini tanımıyordu annem.Ne idüğü belirsiz bir aile olduğunu düşünüyordu.Ailesini tanımadığı ,geçmişini bilmediği bir gelin onun gözünde bütün kötülüklerin kaynağıydı.Başkalarının (çocuklarının )hayatına hükmetmeden yaşayamayacak kadınlardandı.Oysa kendisi hanidir oğlu için kız bakıyordu.Nitekim Sevil denen kız o zaman çıktı ortaya (memleketlisiydi)Ağabeyim Ömer uzun zaman direndi.Anneme karşı koydu.Çünkü o kızı çok sevmişti, onun için aşk şiirleri yazmıştı, gözyaşları dökmüştü, içip içip sarhoş olmuştu.BUNLAR DA SAHİCİ DEĞİLSE , NEYDİ SAHİCİ OLAN?HAYATIMIZDA SAHİCİ OLAN NEYDİ?Sonra birlikte Adana'ya kaçmışlardı.Annesi Güzide hanım peşlerinden gitmiş,oğlunu o kızdan ayırmıştı.Bütün analık haklarıyla bütün helal edilmeyen sütleriyle ,bütün süpürge ettiği saçlarıyla bütün boşa harcadığı emeklerle gitmiş ve oğlunu kızdan ayırıp geri dönmüştü.Sabah karanlığı inmişler Ankara'ya ,yolboyu otobüste hiç konuşmamışlar,eve geldiklerinde annemin yüzünde savaştan çıkmış muzaffer bir komutan edası vardı.Oğlunu uçurumun kenarından kurtarmış ,görevini başarıyla yerine getirmiş ,bir kez daha analığını göstermişti.Yüzü yorgun ,fedakar,yıpranmış ve mutluydu.Hiç bir zaman o sabahki kadar nefret etmedim annemden.Kız ona orada Adana'da teslim olmuş .Ağabeyim bunu hiç bağışlamadı sanırım.Yani kızın kendisine teslim olmasını nikahı beklememiş olmasını.Belli ki birlikte kaçmış olmaları kız için herşeydi.

Sen Murathansın büyük düşün...

  • Yalnız biri olsun isterken, 'yalnız biri' oldum istemeden.
  • Herkes içindir aşk da ayrılık da Yalnızca birkaç kişi ölür acıdan
  • Ne zaman bir düş kursam, ertesi gün hayal kırıklarını topluyorum.
  • Takvim düzeni herkes için aynı olsa da, zaman herkesin içinde başka türlü ilerler.
  • Acı veriyorsa geçmiş; geçmemiş demektir...
Çocukluğum boyunca yaşamla ilgili tüm sorunlarım hep sevgi çerçevesine örüldü.Sevgiye gereğinden fazla  sığınmış ,yaslanmıştım.Bu yüzden sarsıcı düş kırıklıkları yaşadım.Tüm çocuklar gibi örselendim, incindim.Yoruldum.Hastalıklı, sızılı bir duyarlığa kilitlendim.
Kırk ODA

30 Ağustos 2014 Cumartesi

Adamcağız ,ilk zamanlarda karısının ölümüne çok üzüldü .Fakat yıllar geçtikçe üzüntüsü azaldı.Sonunda evlenmeye karar verdi.
Erkek kalbinin geleneksel mitolojisi gereğince hele yıllar ile vefa  arasındaki ilişkisi de gözönüne alınırsa adamın davranışı açık anlaşılır ve haklıydı.
Kırk Oda

Burası için en güzel lafı Sadık hoca söylemişti kardeşim.
- Hangi Sadık hoca?
- Lisede edebiyat öğretmeni yok muydu ya?
- Ha tamam... Ne demişti?
- Hayal kırıklığının başkenti demişti...
Vizontele

HERKESİN HAYATININ HESABINI SORARAK YAŞIYORDUM...

Bu hallerim hep senin yüzünden Murathan...Bizi aşka inandırdın sonra çekip gittin.

Ömer'den sonra küçük ağabeyim Halil'i de evlendirdi annem.Halil askerden dönünce hemen bir kız buldular ona.Halil de buldukları kızı gördü, beğendi,sevdi,anlaştılar,evlendiler.Hepsi bu kadardı işte.Namuslu eli yüzü düzgün ,dikiş nakış biliyor, ev işlerinde de hamarat,daha ne istesinlermiş Allahtan? Askerden dönünce hemen nişanladılar .Nişan ile nikah arasını uzatmak iyi değildir dediler ; evlendirdiler, düğünlerinde limonata,kurupasta ve komparsita vardı.Her şey hüzünlü acıklı  ve yapmacıktı.(Zaten her düğünde biraz hüzün vardır)Ağabeyime siyah simokin kiraladık,gelinlik de kiralıktı,düğün salonun da kiralıktı,evleri de kiralıktı,hayatları da kendileri de kiralıktı.Ama onlar hiçbir şeyin farkında değillerdi.Hayat onlara yetiyordu, bana ne oluyordu peki?

29 Ağustos 2014 Cuma



Aşk insanın sadece psikolojisini ve kimyasını değil; tarihini, müzigini, coğrafyasını, edebiyatını, fiziğini, beslenme çantasının içindekileri, hayat bilgisini de değiştiriyor.
Beni ne kadar çok kırdığının farkında olmamanı şu an bulunduğumuz yüksek rakımlı tepelere bağlıyorum. 

Bahadır Cüneyt Yalçın
Allah’ım Bana Kaldırımların Kalbinden Tak;
Yürüsünler Gitsinler Sesim Çıkmasın..
İbrahim Tenekeci


" ah aşk
bir topluluğun fotoğraf çekildikten sonra
dağıldığı an."

AH muhsin ünlü

Allahından, kitabından bulsun kim kimin hayalini, neşesini çalıp gittiyse.





Hayat =Engin Altan Düzyatan
Ben=Özge Özpirinççi



Biz şimdi ölsek; 
en fazla kahvede çaylar soğur.

Yılmaz Odabaşı
Turgut onun için; 'bir bozuk saattir yüreğim, hep sen de durur' der.
Edip onun için; 'seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki' der.
Cemal onun için; 'daha nen olayım, onursuzunum senin' der.
Her kadın biraz Tomris Uyar olmak ister..
Şevket: İyi misin oğlum? 
Kafana sopayla vurmuşlar. Hafıza kaybı falan olmasın.

Behzat Ç.: Ah be abi, nerede ben de o şans.
 
öyle bir sevdim ki müjgan’ı,
dünyamı şaşırdım, haddimi bilemedim,
evleniriz gibi geldi bana.
evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar,
fakir soframız kurulur gibi geldi.
sahil bahçesinde gazoz içerekten
gizli gizli mal-ü hülya kurardık.
sonra da çarşılara giderdik.
eşya beğenirdik elden düşme;
aynalı konsolumuz
topuzlu karyolamız bile olacaktı.
müjgan’ın her an her bi daim
yanında olacaktım
ama olmadı gitti.
nereye mi ?
paraya gitti abicim paraya
nasılda sevmiştim yıllarca ben seni
her akşam bekledim yollarını
elbet bir gün biz yuva kurarız derken
duydum evlenmişsin sen zengin bir gençle
zengin olsaydım sensiz kalmazdım
her an düşünüp seni hiç ağlamazdım
param olsaydı aşkım kalırdın
seve seve yanımda benimle yaşardın
nikah resimlerimizi de çektirdiydik.
sonra karpuzcu raşit ağabeyinin
kayınbiraderine borç ederekten

nişan yüzüklerimizi de yaptırmıştık.
ama müjgan takmadı bunu
takamadı uçuverdi elimden.
meğer gizlice altın bir kafes bulmuş kendine.
müjgan’ın gelinliğini hususi diktirmişler,
benim gibi kiralık tel duvak
almaya kalkışmamışlar yani
öyle sevindim ki.
mesut ve bahtiyar olsun diye
dualar ettim her gece
sonramı ne oldu
müjgan gibi ben de
birbirimize ettiğimiz sözleri
ettiğimiz yeminleri unuttum.
bir daha mahalleye gelmedi müjgan, gelemedi.
bizim dar ve eski sokaklara otomobili
sığmıyormuş dediler.
senede birkaç ay zaten avrupa’daymış dediler.
"zaman şifalı bir ilaçtır unutursun dediler,
unuttum bende unuttum
hiç aklıma gelmedi.
hatırlamıyorum müjgan’ı
hatırlamıyorum şimdi
bu şiiri de ben yazmadım zaten
unuttum abi bende unuttum
hatırlamıyorum şimdi
müjganın gözleri ne renkti"
sadri alışık

28 Ağustos 2014 Perşembe

işte sen gülüyorsun
ve beni daha geniş bir salona almış oluyorlar

Ah Muhsin Ünlü
İnsan ayrılınca değil, yeniden kavuşma ihtimalleri tükenince yıkılır. O zaman hayat son zerresine kadar kocaman bir can sıkıntısına dönüşür. Sanki son vapuru kaçırmışsın da bir adada mahsur kalmışsın, güneş ağır ağır batarken sonraki vapurun hiç gelmeyeceğini söylemişler sana, bunun can sıkıcı bir şaka olmadığını, gerçek olduğunu söylemişler. Buydu vaziyetim. Beni o kış bir kişi terk edip gitmişti ama sanki iki yüz elli kişi terk edip gitmiş gibi hissetmiştim. 

Emrah Serbes 

Deliduman

İnsanın hayatında öyle bir an gelir ki önünde uzayıp giden karanlık yolda ilerlemekten başka çaresi kalmaz, geri adım atamayacak kadar yorgundur çünkü ve yerinde duramayacak kadar da yıkkın. Hayatta çoğu zaman asıl ihtiyacımız olan şey de budur işte; sağlam kalan parçalarımızı toplayıp kör karanlıkta yolumuza devam etmek.

Emrah Serbes 
Gidiyorsun demek…
Şunu iyi bil kızım
Ben elimi sallasam…
Ben elimi sallasam,
Küçük bir rüzgardan
Başka hiçbir şey olmaz.
Ben elimi sallasam,
Saçlarına takılır.
Ben elimi sallasam…
Ancak sen giderken
Arkandan sallarım.
Güle güle demek için.
Güle güle…

”kafanız tedbir almaya yönelik çalıştığına göre, bana şunu söyleyebilir misiniz? amiriniz, şahsı, neden bacağından vurmadı?”
”tarz meselesi.”
”nasıl yani?”
”amirimiz eski futbolcudur. bacağa kurşun sıkmaz.”

Behzat Ç.

7 Ağustos 2014 Perşembe



Sevgili İSA,

Bütün olanlar için özür dilerim.Kabahatin bende olduğunu biliyorum.Günlerdir durmadan seni düşünüyorum.Kitabını elimden bırakmıyorum.Bütün meselelerde sen haklısın.Bütün düşündüklerimi ,seninle birlikte olduğumuz gün bilseydim, her şey başka türlü olurdu.Fakat ,göreceksin, bir daha buluşursak nasıl istediğin gibi bir adam olacağım.O kadar değiştim ki beni tanıyamayacaksın.Çarşamba günü annemler evde yoklar.Gelebilirsen rahat rahat konuşuruz. Seni seven Selim

İsa gelmedi.

 Hiçbir şey istemiyorum. Münir Nurettin Selçuk istiyorum: Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın. Hedda Gabler’in en sevdiği şarkı bu. Hiç ...