30 Ocak 2017 Pazartesi

Seni anan beni de ansın. Seni hatırlayan beni hatırlamadan olmasın. Bir "ile" koy aramıza bizi birbirimize bağlasın.

"Lakin oruçlu olduğunu unutup suya kanmak gibi değil, kanatları olmadığını unutup da kendini uçuruma bırakmak gibi bir unutmaktı bu."

Nazan Bekiroğlu

23 Ocak 2017 Pazartesi

Seni gördüm düşümde bu sabah gene. Yan yana oturuyoruz... Sen itiyorsun beni, ama kızmadan; gülerek. Üzülüyorum, ittiğin için değil, seni itmeye zorla-, yan davranışıma üzülüyorum. Sızlanmayan, yakınmayan herhangi bir kadına davranır gibi davranıyorum sana; sessizliğinin ardındaki sesi -hem de bana seslenen sesi- duymadığıma üzülüyorum. Duyamadım mı dersin? Duymuş da olsam, karşılık veremedim ya! İlk düşümden daha bitik, daha kötü ayrıldım yanından. Bir yerde okumuş olacağım, bir benzetiş geldi şimdi usuma: "Ateşten örülmüş uzun yalımlardır sevgilim, dolaşır yeryüzünü, sarar beni. Ama sardıklarını değil, görmesini bilenleri sürükler ardından..." Senin (Adımı da yitirdim! Küçüle küçük "Senin" kaldı yalnız.)
Koca deniz, dibindeki küçücük taşı nasıl severse, benim de sevgim öylesine yığılıyor üstüne. Tanrı isterse, o küçük taş ben olurum bir gün), yeryüzünü de seviyorum demektir, sol omzunu da, hayır sağ omzundu önce, canım isteyince öperim
Yazılmaması gerekeni yazmaya, anlatılması zor olanı anlatmaya çabalıyorum; içimde duyduğum, kanıma işlemiş olan şeyler açıklanabilir mi?
Sözgelişi odandaki, o her zaman seni görebilen mutlu dolap olsam, ne iyi olurdu: Seyrederdim seni, koltukta oturuşunu, mektup yazışını, yatışını ya da uykuya dalışını. Neden mi değilim?

22 Ocak 2017 Pazar

"Trifon toprağı sevmez; ona hürmet ederdi. Çünkü birçok sevdikleri orada, onun altında, aklın durduğu bir yerde yaşıyorlardı. Fakat toprağın üstünde koşan, onun üstünde beş on para kazanmak kaygısı ile dönüp dolaşan insanlar ne tuhaf mahluklardı. Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar ne zevksiz mahluklardı."

16 Ocak 2017 Pazartesi

"Ben senin koruyucunum sevgilim. Ben senin gözlerini ufka dikmiş gözcünüm. Belli belirsiz bir toz bulutu gördüğümde ya da bir gölgenin uzayıp kısalarak yer değiştirdiğini; atların nallarıyla toprağı sarstığını hissettiğimde, düşmanların yaklaştığını, tehlikenin yakın olduğunu haber veririm sana, çünkü çok zor kurduk biz seninle dünyamızı. Ama morsalkımların açtığını da haber verebilirim, mandalinaların çıktığını ve Reha Erdem'in yeni filminin sinemalara geldiğini de. Hemen iki bilet alalım. Sayımız hızla azalıyor sevgilim."

15 Ocak 2017 Pazar

"bir insanı anlamak için onu sevmek gerekir. peki ama sevmek için ne gerekir? işte tam bu noktada nedensizliğin arsız kuşları üzerinize pisler. ciddiyim, bir de bakmışsınız, seviyorsunuz. biri çıkar karşınıza, balkon yıkamanın çok güzel bir şey olduğunu söyler, seversiniz. bir başkası çıkar, çocukluğundan beri bir gülümsemenin dudaklardan, yüzden nasıl silindiğini takip ettiğini söyler, seversiniz. bütün çocukların okuldan koşarak çıktığını fark edip etmediğini sorduğunuzda, 'evet, üstelik kışın, paltolarını giymeden yalnızca kapşonlarını başlarına geçirip öyle koşarlar.' yanıtını veren genç bir kadını, güzel domates kesen orta yaşlı bir adamı, oktay rifat'ın 'bir uykuda' şiirini çok seven birini, ispirto ocağını, cezvesini ve fincanını yanından ayırmayan bir kahve tiryakisini, kızının saçlarını tarayan bir babayı, 'bal kavanozu' diyemeyip 'bal kavanözü' diyen bir anneyi, herkesi, herkesi sevebilirsiniz. insan sevilecek bir canlıdır. gezegenimizdeki en güzel şeydir."

veciz sözler-barış bıçakçı
bir uykuda buldum onu. otların
yeşilinde duruyordu.
çocuk yüzü gibi az ve acıklı
küçük alabildiğine,
eskimiş bir yerime bakıyordu,
bir kırlangıç, cıvıltılı,
sürtünerek üstünden geçiyordu.
sevdim ne türlü, ağladım!
sonra ötekiler gibi kayboldu.

4 Ocak 2017 Çarşamba



Biliyorum sana giden yollar kapalı
üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni


Ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi


Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
yanlız seni, yanlız senin gözlerini


Sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım
ben artık adam olmam bu derde düşeli


Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki


Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği



Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş sanki


Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini


Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri



Raslaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi...


Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
bunun verdiği mutluluk da az değil ki


Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki


İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:


Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
yalvarırım onu okuma carşamba günleri

 Hiçbir şey istemiyorum. Münir Nurettin Selçuk istiyorum: Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın. Hedda Gabler’in en sevdiği şarkı bu. Hiç ...