24 Şubat 2009 Salı

Tutunamayanlardan....

Rahat koltuğundan kalktı; rahatsız olmuştu. Düşünene bu koltukların faydası yok.Bir sandalyeye oturdu.Düşünceli görünüyorsunuz Turgut.Ne korkunç bir iftira.Beni mi düşünceli görüyorsunuz.? Hiç adetim değildir ; düşünmem.Hayır düşünceli görünüyorsunuz.Muhakkak bir sıkıntınız var.Demek yakalanmak için bir tuzak bu. Düşünceli görünüyorsunuz.Düşünmeyince kurtuluyorsunuz.Neyin var düşünceli görünüyorsun.Bu sözden sakınmalı.Düşüncesiz de olma.O zaman da ne kadar düşüncesiz adam derler.Düşünün düşünün ama durup dururken düşünmeyin.İşinizde çalışırken düşünün.Ev satın alırken düşünün .Çocuklarınızın geleceğini düşünün .Yalnız akşam evde otururken düşünmeyin....
Turgut Özben ; iki çocuk sahibi .Gerçek mühendislerin kız çocuğu olurmuş.Başını hafifçe öne eğerek , karısının okuduğu sayfaya baktı.Turgut Özben ; evli ve iki çocuk sahibi.Çocuklarının babası ve karısının kocası.Evin erkeği .Erkek kuş.Sabahları penceresinden uçar gider ve bütün gün eşiyle çocuklarına yiyecek arar. Gazetede bir bankanın talih kuşu uçuyordu, küçük oyuncaklar gibi bir eve bir takım ikramiyeler taşıyordu.İkramiye taşıyan kuşların cinsiyeti nedir acaba?Yuvalarına aş taşıyan kuşlara yardımcı kuşlar.Bir kanat çırpmadır gidiyor.Yüzlerce, binlerce .milyonlarca erkek kuş havada çırpınıp duruyor, hepsinin gagasında bir torba .Kanatlar , gagalar çarpışıyor,tüyler dökülüyor.Bazı kuşlar çıkınlarını düşürünce çevresindekiler hemen kapışıyorlar.Göz göz, gaga gagaya bir didişmedir gidiyor.Tırnaklar kıvrılıyor, gagalar bileniyor.Gökyüzünde büyük bir kavga sürüyor, kan gövdeyi götürüyor.Dişi kuşlar da , milyonlarca dişi kuşta , milyonlarca yuvalarının milyonlarca pencerelerinden bu kavgayı izliyor, bir yandan da yuvalarını yapıyorlar.Birden erkek kuş , kan ter içinde pencereden atıyor kendini içeri.

23 Şubat 2009 Pazartesi

Selim Işık günlüğünden...

Yemeğimi bitirmedim. Oysa annem , yemeğimi sonuna kadar yemeğe alıştırmıştı beni.Doğru dürüst bir şey öğretmedi zaten.Göstererekte örnek olmadı.Ben de öğrenemedim.Erkekler gibi tükürmesini ,sigara içmesini ,havluya yüzümü silmesini,eşyayı tutmasını bilmiyorum bu yaşımda.İnsanlara para uzatmasını bilmiyorum daha;cüzdanımdan para çıkarmasını beceremiyorum.Ne işim var bu dünyada benim.Tabağımı uzatışım bile başkalarına benzemiyor.Oysa ne kadar çalıştım tabağıma bakmadan tabağımı uzatmaya.Annem de yerli yersiz şımarttı beni; başka türlü oluşumu yanlış yorumladı.Onun oğlu kimselere benzemezmiş.Çok duyduk bu sözleri başka annelerdende.Annem sorumludur.Hiçbirşey bilmeseydim ; belki yeni baştan öğrenebilirdim.O kadar da saf kalamadım.Artık çok geç.On yedi yaşıma kadar beni yıkadı; bütün imtihanlardan önce ,sabahlara kadar anlattığım dersleri dinledi..Yalnız başıma çalışma alışkanlığını edinemedim bir türlü.Ruh doktorları bu satırları okusalar,bilgiç bir tavırla pis pis sırıtırlar.En kötüsü hayır demeyi öğrenemedim.Yemeğe kal dediler kaldım; oysa kalınmaz .Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın.Sonunda kalkıp gidilir.Her söylenileni ciddiye almak yok mu , şu sözünün eri olmak yok mu ;bitirdi yıktı beni.Kitaplarda büsbütün bozdu ahlakımı .İnanmak güzel şeydir hayır değildir.Erkek dediğin cebinden dolmakalemini çıkarıp öyle bir adres yazar ki.Kaşığını alışkın bir hareketle çorba tabağının içine bırakır, kaşık hiç ses çıkarmaz tabağa düşerken.

12 Şubat 2009 Perşembe

Tutunamayanlar

Fakat o benim gibi değil ki: Normal...Normal, anormal...Bu kelimeleri çocukluğumdan beri sevmem.Daha o zamanlar , bazı akrabalarım bana anormal derlerdi.Bu sözler insanın yüzüne söylenmez.Gene de duyar insan.Anormal. Bu çocuk anormal.Bu çocuk normal değil. Onlara göre durmadan kitap okuduğum -hatırladığıma göre çok okumazdım doğrusu- ve misafirlerin yanına çıkmadığım-bu ''yanına çıkmak'' deyimi beni ürpertirdi, içime bulantı veriridi- ve gereken yerde gereken kelimeyi bulamadığım için -bu nedenle bana ayrıca aptal derlerdi-anormaldim.Ben de büyüyünce çok normal olmak ve onları utandırmak için yanıp tutuşurdum.Galiba haklı çıktılar.Nasıl bildiler bunu? onların akılsız , duygusuz ve bilgisiz olduklarını bildiğim için , haklı çıkmalarına bütün kalbimle ve aklımla ve öfkemle isyan ediyorum.Ben haklı çıkmalıydım.Olmadı. Sebep olanların gözü kör olsun!Bir zamanlar Tutunamayanlar diye bir söz etmiştim.Şimdi bu sözü çok hafif buluyorum....

Selim Işık....

Evet onlar haklı çıktı.Sonunda bana olanlar olduktan sonra aralarında konuşacaklar ; yıllar önce biz bu durumu anlamıştık diyecekler.Kitap okumasından belliydi,misafirlerin yanına çıkmamasından anlamıştık.Yerli yerinde karşılıklar bulup söyleyememesi onu bu duruma getirdi .Bir bakıma talihsizim.Misafirin yanına çıkmadıkları halde başlarına bir şey gelmeyenler de var.Onlar bir bakıma kaybediyorlar.Eksik olsun böyle kazanç.Ben ölüyorum görmüyormusunuz:Yazık diye üzülecekler .Fakat haklı çıkmanın sevinci içlerini ısıtacaktır.Beter olsunlar diyeceğim ; oysa beter olan benim...

9 Şubat 2009 Pazartesi

Aşkın gözyaşları

Ask benim icin her zaman bir baskaldırma biçimi olmustu,bunu yıllar sonra anladım.Ta o zamandan beri Ömer ile kızının askında,annemi babamı çileden cıkaran,bütün cevremizi günlerce tedirgin eden o askta yasamın bütün anlamını,yeni bir dünyanın bütün ışığını görmüstüm.Dünya bizim ellerimizdeydi;yeniden yaratılacaktı.Sonra agabeyim bıraktı kızı.Annem büyüler yaptırmıs da ondanmıs,ablam öyle demisti.Onlardan oldu,o büyülerden diyor da baska bir sey demiyor ablam.Onun icin bütün dünya,anlamını bilmedigi,gizini cözemedigi bir büyüydü.Agabeyim o kızı bıraktı.Ayrılırsam,yasayamam ölürüm diyordu.Ayrıldı.Zorla nisanlandırıldı.Yasadı.Zorla evlendirildi.Ölmedi.Annemin sözünden cıkamam,diyordu.Cıkmadı.Agabeyim o kızı bıraktı.Nisanlandı,evlendi.Hicbir zaman bağışlamadım onu.Birkac yıl sonra gecirdigi bir trafik kazası sonucu onu görmeye gittigimde anladım ki hic bagıslamamısım onu.Ona acımıyordum,o benim icin bir yabancıydı,onu sevdigimden bile kuskuluydum artık.Ağabeyim benim merhamet duygularımı alıp götürmüstü.Onu hasta yatağında öyle caresiz gördügümde bütün bunları düsündüm.Askına,aska,hayata,hayatına ihanet etmisti.Bir seylere kıymıstı.Baskaldırmamıstı.Demek ask yalnızca bir ortam ya da bir uyum sorunuydu.Bunun icin Türk filmlerindeki analar,babalar haklıydılar.Ask acısı birkac ay,bilemedin birkac yıl sürer,sonra da biterdi.Bu da gecerdi.Her sey gecerdi.Hele simdi,hele simdi.Artık iyice tedavülden kalktı aşk.Büyük asklar,soylu duygular,onulmaz yıkımlar yalnızca sarkılarda yasanıyor.Bulundugun ile,calıstıgın ortama,arkadas cevrene,kusatılmıs degerlere,sınırlanmıs yasamlara bağlı.(Ağabeyimin vazgecisinde kendimin ve askın gelecegini görmenin öfkesini yasıyordum.)Bütün bunlara göre birini secmek ve onunla yasamaktan ibaret kaldı ask.
M.M

4 Şubat 2009 Çarşamba

Oyunlar Tehlikeli

Felsefeciler , böyle günlük konularla uğraşsalar ne iyi olurdu, diye düşündü.''Bakkal Rıza'ya Gitmek Meselesi ''üzerinde bir deneme yazmış olsalardı mesela.Bu konudaki bütün ayrıntıları ve mümkün olan bütün çözüm yollarını bana gösterselerdi,belki o zaman daha yüksek meselelere atlamam sağlanırdı.Soyut konularda Bilge'yi bu kadar yalnız bırakmazdım.Durmadan ben ben diye tutturmazdım.Hiç olmazsa ''insan '' ya da '' birisi '' ya da '' herhangi bir varlık diye başlardım söze.Ben kendimi aşmış olurdum da ,sanki dışardan kendime bakıyormuş gibi yaparak daha uzun süreli çözümlerle ilgilenirdim.Sözlerim daha uzun süre dayanırdı.Şimdi günlük ihtiyacı bile zor karşılıyorum.Günlük meselelerimi çözebilseydim, ona yüksek seviyede bir mektup bile yazardım durup dururken.Ölüm kalım meselelerini rüzgarın dağıttığı sözler olmaktan çıkarırdım.
Pijamasının altını katlayarak yavaşça sandalyenin üzerine bıraktı.Bir sigara yaktı.Böyle bir ansiklopedinin olmasına sevinmişti.Herşey bulunmalı diye mırıldandı.Pijama üstünün nasıl katlanacağını insan sevgilisine sorabilir mi?Bu sorunun da karşılığı bulunmalı.Hatta sevdiğiniz kadın pijamayı elinizden alarak '' ver canım ben katlarım '' dediği zaman bu söze üzülüp üzülmemek gerektiği meselesi de bulunmalı.Ansiklopedi dediğin böyle olmalı .Böyle bir diziyi babamda okuyabilirdi, bende okuyabilirdim.Böyle bir ansiklopedi insanları birbirine yaklaştırabilirdi.Bazı maddeleri ben okumazdım; fakat bilirdim ki ,bir yere ilk defa gittiğim zaman artık telaşa kapılmama lüzum yoktur.İlk maddesi , bir yere ilk defa gitmek bölümü .Tamam.Bu eser çok büyük bir boşluğu dolduracak , hayat kadar büyük bir boşluğu .Bir çoklarını kararsızlıktan kurtaracak.Evet hazırlanması uzun zaman alacak fakat bir kere bitince ....

 Hiçbir şey istemiyorum. Münir Nurettin Selçuk istiyorum: Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın. Hedda Gabler’in en sevdiği şarkı bu. Hiç ...