5 Haziran 2007 Salı

Albayım bir hayat kolleksiyoncusuydu....

"Albayım olmadan ben hiç bir şey yapamam," dedi. "Albayım yıllarca düşünmüş, albayım yıllarca okumuş. Ben onu dünyaya tanıtmak için bir aracıyım.Benim yaşımda bir insan, tek başına böyle bir görevin üstesinden gelemezdi elbette. Yüzyılların ağırlığını omuzlarında taşıyamazdı. Ben onun yarışçısıydım, daha doğrusu yarış atıydım. Kendi bacaklarında eski güç olsaydı, bana ne ihtiyacı vardı? 'Oğlum Hikmet,' dedi: 'Sen istekli bir oyuncusun, sana bütün bildiklerimi öğreteceğim.' Önce tekniği iyi bilmek gerekiyordu.Büyük oyun yazarları bize örnek oldu. Onları tanıdık. Albayım da bilgilerini benimle birlikte yeniden değerlendirdi. 'Oyunlar,' dedi, 'OğlumHikmet, gerçeğin en güzel yorumlarıdır. Bizim gerçek dediğimiz şey de bazı güçlükler yüzünden iyi oynanamayan oyunlardır.' Neden gerçeklerden kaçtığımı ben de böylece anlamıştım. Artık kendimi geliştirmeliydim: soluğumu oyunlara göre ayarlamalıydım. Bu amaçla her şeyi kullanmalıydım. Bunun için de, önceher şeyi kulanmasını öğrenmeli. En küçük bir ayrıntı bile önemliydi."Birer oyun yazarı olarak yaşamağa başladık. Albayım hayatla ilgili her şeyi biriktirmişti: İnanılmaz bir koleksiyoncuydu. Bütün hayatını, sonunda oynayacağı büyük oyun için biriktirmişti. Albayım, bir hayat koleksiyoncusuydu. Hayatının hiç bir bölümünü çöp sepetine atmamıştı; bir gün lazım olur diye bir köşede saklamıştı. Kendisine yazılan bütün mektupları biriktirmişti. Kendi yazdığı mektupları da bir süre sonra geri almıştı.Tanıdıklarıa gider ve 'Mektuplarım zaman aşımına uğradı, onların üzerindeki hakkınızı kaybettiniz,' derdi. Evet, hayatını büyük bir kıskançlıkla, büyük bir cimrilikle biriktirmişti. Kimse ondan bir şey alamamıştı. Büyük ve yüksek amaçlar uğruna her dakikasını, her saniyesini bir kenara koymuştu. Başkalarını bile, onunla ilgili şeyleri biriktirmeğe zorlamıştı. Kendisine gönderilen pusulalar, onu evde bulamayan tanıdıklarının kapı altındanattıkları-kartvizitler, makbuzlar, küçük notlar, cep defterleri gibi önemsiz şeyler bile bir kütüphane dolduracak kadar . İnsanın bir yerde muhakkak kendini ele vereceğini bildiği için, en beklenmedik zamanlarda zayıflık göstereceğinitecrübesiyle tespit etmiş olduğu için, hiç bir belgeyi küçümsemezdi. Albayım,yorulmaz bir koleksiyoncuydu. Yolda yürürken başı daima önüne eğik gezerdi.Birinin yırtıp attığı bir mektup, balkondan düşen bir ev ödevi, arkadaşlarının can sıkıntısıyla üzerlerine anlamsız şeyler yazdıkları kağıt parçaları, şaşmaz bir kesinlikle yerini bulurdu. Durmadan cümle biriktirirdi albayım; insana ait her şeyi bir köşeye koyardı. Oyun alanını genişletmenin gereğine içten inanmıştı. Beni de, hafızam kuvvetli olduğu için, bu işte kullanmağa başlamıştı. Gerçeği, iyi oynanan bir oyun haline getirebilmek için hiç bir fedakarlıktan çekinmemek gerekiyordu.

Hiç yorum yok:

 Hiçbir şey istemiyorum. Münir Nurettin Selçuk istiyorum: Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın. Hedda Gabler’in en sevdiği şarkı bu. Hiç ...