Ceketsiz olmaz: insanı vatandaşla karıştırırlar sonra. Aslında üçe ayrılır: halk, vatandaş, bir de benim gibi
olanlarla başlayıp... çantasını kaptı, hızla kapıya yürüdü.
Bütün memurlar daha gazetelerini okuyorlardı, çaylarını
içiyorlardı, masalarını düzeltiyorlardı; ceket çıkarma talimatı
henüz gelmediğinden ceketleriyle oturuyorlardı, adamı
yakalamışlar bizim zamlardan bir haber yok dün akşam
başıma gelenleri sormayın diyorlardı; hademeler, kapıların
önünde iş sahiplerinin evrakını masadan masaya odadan
odaya taşımak için bahşişlerini bekliyorlardı. Ceket kolları-
nın sürtünmeyle paralanmasını istemeyen bazı titiz memurlar
kolluklarını takmak üzereydiler; daktilo kadınlar
makyajlarını tazeliyorlar, dudaklarını yalıyorlar, kırmızı tırnaklarını
törpülüyorlardı; ortayaşlı ve gençliğine düşkün
olanlar parmaklarıyla alın derilerini geriyorlardı; yaşları
kırk beşten büyük olanlar son zamanları tenkit ediyorlar,
küçük olanlar da masalardaki tozdan şikâyet ediyorlardı; sinekler,
rahatsız edilmeden masaların üstünde geziniyordu..
291
Aman elini unutma, elinden bir kaza çıkmasın. Bir de ne olur, kelimelere dikkat et, yalvarırım kelimeleri unutma!
31 Ocak 2016 Pazar
Biçimli, küçük bir burnu var.
Kaşlarını da almamış. Gözlerden ve burundan anlayamazsın
bunları zaten. Ağız ele verir bunları, bir de eller. Bütün
çirkinlikler, bütün vahşet, insanı donduran bütün sahtelik
ağzın kıvrımlarında barınır. Peki, gözler ne ifade eder? Erkeklerin
beklediklerinin tersini... Bir insan tarafları olmalı.
Küçük burjuva kadınlara özenirler muhakkak. Onlar gibi,
“hürmete şayan” olmak isterler. Yoksa, sol ellerinin yüzük
parmağına neden alyans taksınlar? Fakat bazı erkekler,
özellikle şoförler, hemen anlarlar kimliklerini bunların. Onlar
istedikleri kadar hanımefendi tavırlarıyla kırıtsınlar, arkalarından
sıfatlarını yapıştırıverirler. Amansız dünya. Konuşmadıkları
zaman da, Selim gibi erkekler, onlar için birtakım
hayaller kurabilirler. Bu çelimsiz kızın elleri ne kadar
büyük ve kaba. Geldiği sınıfın işaretini taşıyor. Neyse, yü-
zük takmamış. Henüz, aşağılık duygusuna kapılmayacak
kadar genç. Milyonlarca erkek için ne büyük bir nimet. On
binlercesi için de değil. Kazanılması kolay bir zafer.
Bana
ince elbiseler getirin. Seyrek dokunmuş kumaştan olsun.
Gözeneklerinden hava girsin tenime. Tüylerimi bir çayır gibi
dalgalandırsın. Hiç esmiyor, efendimiz. Büyük yelpazeler
getirin: iki adamın taşıyamayacağı kadar büyük yelpazeler.
Mısır resimlerindeki firavunlara tutulanlar gibi geniş, hafif
tüylü. Dikişler tenimi yakıyor; dikişsiz beyaz elbisemi getirin
bana. Hay Allah kahretsin: bu sıcakta yalnız esmerler
imparatorluk edebilir. Bütün krallar akraba olur, dediler.
Hepsi de Tanrının oğulları. Beni bu sıcak ülkenin prensesiyle
evlendirdiler; oysa ben sarışınım. Buzlu çöllere alışkı-
nım. Olric, Olric! Birşeyler yapmak gerek. Yoksa, bu yenilginin
suçunu bana yükleyecekler. Oysa, güneşe sıcağa yenildik
hepimiz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Bakkala gidiyordum. Sevgi’yle benim bakkalıma mı? Yoksa bakkal Rıza’ya mı? Bakkallar da hep birbirlerine benzerler. Ne yapıyorsun? dedi Sev...
-
Size bu akşamı hazırladım ayıp mı oldu dersiniz şu küçük yağmuru kirpiklerinizde parlayan iki üç ağaç buldum getirdim / ıhlamur ağaçları ...
-
Nasıl bu duruma geldik Selim? Bir arada olmanın kaçınılmazlığından başka bir neden yok muydu bizi yaklaştıran ? Aramızdaki boşluğu nasıl do...
-
'' Kötülüğe karşı direnmeyeceksin'' sözünden büyük bir ferahlık duyuyorum.İnsana gerçek hürriyeti bu '' direnmek ...