Aman elini unutma, elinden bir kaza çıkmasın. Bir de ne olur, kelimelere dikkat et, yalvarırım kelimeleri unutma!
6 Kasım 2013 Çarşamba
Babam öldüğünde günlerden çarşambaydı, beden vardı o gün, çok iyi hatırlıyorum. Çarşamba günleri olurdu lise sonda beden çünkü. Annem öldüğünde ise cumaydı. "Ne mübarek kadın," demişlerdi arkasından, ordan hatırlıyorum onu da. Bugünse salı. hiçbir bağlantıları, hiçbir manevi ortaklıkları yok öyle bakarsan. ama ben, haftanın yedi günü, en çok annemi özledim o zamanlardan bu zamanlara kadar. Anne ne güzel şey...
On yedi yaşındaydım babam gittiğinde. Annem gittiğindeyse, geç de olsa, askerdim. Kulaklarımdan enseme, anlımdan gerdanıma kızıllaşan mehmetçikliğimi bir kez olsun görememişti. Gururlanırdı halbuki bite batmış piyadeliğimle falan, yemin törenlerinde elinde fotoğraf makinesiyle. görebilseydi. Ne de çok severler zamansız gitmeyi kadınlar. İnsan evladına bunu yapar mı? İnsan böyle memlekette yeşil ışıkta karşıdan karşıya geçer mi, evinden hiç çıkar mı, pazara gider mi? Bu kadar seven bir oğlu varken bunu ona yapar mı, hazır hayattayken gereksiz yere ölür mü? O öldü. Askerdeki adama bu yapılır mı? Yaptı işte. Sırada birinciliği babama kaptırmasının acısını, hem yetim hem öksüz bırakmakla bizden çıkardı. Ben çocukluğumdan beri hayatı annemin ölümüne kadar sanmıştım, onu anladım ben de. Sanki o ölünce "son" yazısı çıkacak ve biz de, cennet mi cehennem mi, nereye gideceksek oraya gitmek üzere nakil araçlarına bindirilecektik. Şu ağzı burnu yumruklanası "ölenle ölünmüyor"cular olmasa, farkına bile varmayacaktım annem ölünce, hepimizin ölmüş sayıldığının. İnsanlar öyle ağlaşarak toplanınca, nakil araçlarını bekliyoruz sanmıştım ben oysa. Bu işte başka bir iş var sanmıştım. Annemden ölmesini hiç beklemiyordum çünkü, şairin babası gibi şaşırtmıştı beni. Hep biliyordum öleceğini, yarın bile olabileceğini biliyordum ama beklemiyordum. Kendim ölsem daha az şaşırtıcı bulurdum. Gerekirse babam biraz daha erken ölsün ama ne olur annem uzun uzun yaşasın, diye dua etmiştim çocukluğumdan beri gizli gizli. Dualarım kabul oldu, anlaştık sanıyordum. Oyuna getirilmiştim sonunda fakat. Tanrı'ya bile güvenilmiyor demek ki yeri geliyor da. babam erken gitmişti gitmesine ama babamın gencecik örtülen bedeni ancak bu kadar uzatmaya yetmişti annemin ömrünü, tükenişiyle. kandırılmıştım. Belki de babamı benden daha çok sevmişti annem. O yüzden beni değil onu seçti, onun yanına gitti. avuntusu bile zavallıca.
Mahir Ünsal ERİŞ...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bakkala gidiyordum. Sevgi’yle benim bakkalıma mı? Yoksa bakkal Rıza’ya mı? Bakkallar da hep birbirlerine benzerler. Ne yapıyorsun? dedi Sev...
-
Size bu akşamı hazırladım ayıp mı oldu dersiniz şu küçük yağmuru kirpiklerinizde parlayan iki üç ağaç buldum getirdim / ıhlamur ağaçları ...
-
Nasıl bu duruma geldik Selim? Bir arada olmanın kaçınılmazlığından başka bir neden yok muydu bizi yaklaştıran ? Aramızdaki boşluğu nasıl do...
-
'' Kötülüğe karşı direnmeyeceksin'' sözünden büyük bir ferahlık duyuyorum.İnsana gerçek hürriyeti bu '' direnmek ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder